You are currently viewing Mükemmeliyetçiliğe Kısa Bir Bakış

Mükemmeliyetçiliğe Kısa Bir Bakış

  • Post author:
  • Post category:Blog

“Eğer mükemmel olursam değer görürüm.”

Literatürde mükemmeliyetçilik kavramına dair birçok araştırma mevcuttur. Araştırmacılar kavramı çeşitli açılardan ele almışlardır. Bu çeşitliliklere bağlı olarak mükemmeliyetçilik kavramının tek bir tanımını yapmak zordur. Hollander’e göre mükemmeliyetçilik kusursuz davranış ve başarı yoluyla aile tarafından kabulü sağlamaya yönelik girişimlerdir. Mükemmeliyetçilik çocukluk döneminde kazanılan olumsuz bir kişilik özelliğidir (1965).

Farklı ekollerin, mükemmeliyetçilik kavramına getirdikleri açıklamalar çeşitlilik göstermektedir. Psikoanalitik kuramcılardan Freud’a göre, mükemmeliyetçilik üstün başarı arzusunu sürekli kılan süperegonun emirleri sonucu obsesyonel nevrozların bir belirtisidir. Diğer bir deyişle, Freud (1959),

Mükemmeliyetçilği yüksek başarı için katı istekler belirleyen, abartılmış süperegonun bir göstergesi olarak kabul etmektedir (Akt. Mısırlı Taşdemir 2003). Burada süperego yüksek düzeyde başarı için çabalamaktadır. Freud ayrıca, mükemmeliyetçişiği narsistik davranışın bir görünümü olarak değerlendirmiştir (Kutlesa, 2002).

Adler’in bireysel psikoloji kuramında ise birey ideal mükemmelliğe ulaşamadığı sürece aşağılık duygusu yaşadığı ve bu duygunun bireyi motive ettiği ileri sürülmektedir.

Flett ve arkadaşları mükemmeliyetçilik konusunda birçok araştırma gerçekleştirmiştir. Bu araştırmaların bulgularına göre, ebeveynlerin çocuklarından ulaşılması güç ve yüksek beklentilerinin olması sonucu çocukların üzerinde kurulan aşırı baskı kadar hiçbir beklentilerinin olmaması da çocuklar için olumsuz tutumlardır. Ebeveynin ilgisinin yokluğu ile başa çıkmak için de çocuk mükemmeliyetçi bir yapı geliştirebilir. Standartların eksikliği belirsizliğe yol açar. Belirsizlikle baş edebilmek için çocuk kendince standartlar geliştirir. (2002)

Bunlara ek, Flett ve arkadaşları (2002) ebeveynleri mükemmeliyetçi olan çocukların da mükemmeliyetçi olma olasılığının daha yüksek olduğunu iddia eder. Çünkü, çocuklar yetişkinleri yani anne-babayı taklit yoluyla öğrenirler.

Yine Flett ve arkadaşlarına göre (2002) çocukların yetişme dönemlerinde fiziksel ve/veya psikolojik saldırılara maruz kalması sonucunda bu koşullarla baş edebilmek için çocuklar mükemmeliyetçi bir yapı oluştururlar. Bu koşulların tutarsız ve belirsiz olması, onları belirsizlikten korunmak için mükemmeliyetçi bir yapının içinde olmaya güdüler.

Ayrıca, ebeveynlerin çocuklarını yetiştirme tarzının da çocuklarda mükemmeliyetçi yapının oluşması üzerinde etkileri vardır. Hatalara çok takılan ebeveynlerin çocukları hatalardan korkmayı öğrenirler, hata yapmamaya çalışırlar ve hataların doğurabileceği sonuçlara fazla odaklanırlar. (Flett ve arkadaşları, 2002).

Patch (1984), mükemmeliyetçi kişilerin çevresi tarafından sevilmek için gerçekçi olmayan hedefler belirledikleri, bu hedeflere ulaşamayınca da kendilerini başarısız ve sevilmeyi hak etmeyen bireyler olarak gördüklerini savunmaktadır.

Burn (1980), mükemmeliyetçi kişilerin, ulaşılması zor ve gerçekçi olmayan hedefler için çabalarken, üretkenliklerinin düştüğü, sağlıklarını kaybettikleri, kendilerini kontrol yeteneklerinin azaldığı, sosyal ilişkilerinin bozulduğu ve benlik algılarının düştüğünü ileri sürmektedir.

Diğer taraftan, mükemmeliyetçiliği tamamen olumsuz bir kişilik özelliği olarak değerlendirmek tartışma konusudur. Bazı araştırmalar mükemmeliyetçiliği olumlu ve olumsuz olarak çok boyutlu ele alır. Buna göre, Accordino ve arkadaşları (2000) tarafından gerçekleştirilen bir araştırmaya göre, olumlu mükemmeliyetçilik bağlamında yüksek standartlar belirleyen lise öğrencilerinin akademik başarıları yüksek bulunmuştur. Buna ek olarak, bu öğrencilerin depresyon puanları düşük çıkarken benlik algıları yükselme eğilimi göstermektedir. Diğer yandan, olumsuz mükemmeliyetçiliği değerlendirmek için kullanılan “Çelişki” alt ölçeğine göre, bu ölçekte yüksek puan alan öğrencilerin bulguları tam tersini göstermiştir.

İlaveten, Gilman ve Ashby’e göre, olumlu mükemmeliyetçi olan öğrencilerin, mükemmeliyetçi olmayan veya olumsuz mükemmeliyetçi olanlara kıyasla daha olumlu içsel deneyimler yaşadığı bulunmuştur. Ayrıca, bu öğrencilerin kişilerarası ve akademik deneyimleri de daha olumludur. Olumsuz mükemmeliyetçi öğrenciler ise daha çok kişisel ve sosyal sorun yaşamaktadır.

Bir diğer araştırmaya göre ise olumlu mükemmeliyetçiler akademik performansları için yüksek standartlar belirlemekle beraber genel ve sosyal öz yeterlilikleri yüksektir. Ancak, belirledikleri beklentiler ve performansları arasındaki zıtlıklara daha az odaklandıkları görülmektedir (LoCicero, Kenneth ve Jeffrey 2000).

Rice ve arkadaşları (1998) olumsuz mükemmeliyetçilik ile benlik saygısı arasında negatif, depresyon arasında pozitif yönde ilişki bulmuştur.

 

Ergenlik döneminde ise üstünlük duyguları ile aşağılık duyguları tam ayrışamadığından, ergenler kendilerini istenmeyen kişiler olarak görme eğilimindedir. (Strip ve diğerleri, 1991). Aile ve diğer sosyal çevrenin gereğinden yüksek beklentileri ergenlerin “eğer mükemmel olursam değer görürüm” yanlış inancı edinmelerine neden olarak bu eğilimi besler. Bu tip yanlış inançlar depresyon ve kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıklara neden olabilir. Yapılan araştırmalara göre, ergenlik dönemi depresyonunun akademik stres ve gelecek kaygısı ile ilişkisi olduğu bulunmuştur. Bu bağlamda, yapılan diğer araştırmalara göre ise aile ve öğretmenlerden yeterince sosyal destek alan ergenlerin akademik başarısı yükselmektedir. Aksi durumda, ergenlerin özsaygı ve özgüvenleri olumsuz yönde etkilenmektedir. Diğer yandan, yeterince sosyal destek alamayan ergenler, var olan potansiyellerini ortaya koymakta zorlanabilir, bu da başarısızlıklara neden olabilir.